Toplu taşımada sıklıkla yaşanan cinsel suçları göz önünde bulundurduğumuzda, belediyeler, tüm tedbirleri aldıklarını, kadınların kamu hizmetinden gerektiği gibi eşitlik ilkesi çerçevesinde yararlanmaları, bu suçlara maruz kalmamaları için özen yükümlülüğüne uygun hareket ettiklerini ispat etmelidir.

Toplu taşıma, kamusal bir alan ve bu özelliği ile günlük yaşantımızın en önemli parçası. Toplu taşıma araçları, belediye/büyükşehir belediyesi tarafından işletilen veya denetlenen ve/veya ihale yolu ile özel şirketlere verilmiş ancak yine de kamu olarak belediyelerin sorumluluğunda olan bir kamu hizmeti. Her ne kadar taksi toplu taşıma aracı olmasa da ve bazı araçlar, dolmuş, özel servis aracı, özel halk otobüsü gibi, özel şirketler tarafından işletilse de ruhsatlandırma, trafik, güzergah gibi bu araçların kamusal alanda kullanılmalarına, işletilmelerine dair nizamdan sorumlu olan yine kamusal otorite, belediyelerdir.

Kamusal alan olarak toplu taşımada işlenen cinsel suçlar hakkında bu yazının her satırını, aklımda şunu tutarak yazıyorum; “Ulaşım bir kamu hizmetidir ve kamu yararı için örgütlenir”.

Toplu taşımada taciz ve tecavüz konusunda, hizmetin kamu ya da özel şirketler tarafından verilip verilmediği ayırt edilmeksizin kamusal sorumluluktan bahsetmek zorundayız. Cinsel suç, bir kamu hizmetinin yerine getirilişi sırasında işleniyorsa, bu sorumluluk ortaya çıkar. Mesele sadece, tecavüz suçunu işleyen suçlunun cezalandırılması ile bitmiyor. Yok, bu suçluların cezaevinde öldürülmeleri ikiyüzlü bir vicdan muhasebesinin ürünü olan “ilahi adalet” de değil ve tüm bunların olması belediyelerin kamusal sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.

Suçlunun, suç ile orantılı olarak cezalandırılmasından sonra yüzümüzü dönüp sormak zorundayız: Kamu hizmetinin sunulması sırasında kadınlara karşı toplu taşımada sıklıkla karşılaşılan bu suçlar hakkında, ilgili kamu otoriteleri olarak, nasıl bir sorumluluk alıyorsunuz? İstatistiksel veri tutuyor musunuz? Büyükşehir belediyeleri nezdinde kurulan ulaşım koordinasyon merkezinin (bu merkezi aşağıda açıklayacağım) bütüncül bir eylem planı var mı?

Toplu taşımada tecavüz

Hemen her hafta bir bomba haberinin gündem olduğu, insanların bir sonrakinin biçimini ve yerini tahmin etmeye çalışması gibi rahatsız edici gelişmelerin yaşandığı bir ortamda, kadınlara karşı kamusal alanda işlenen suçlar gerek toplumun gerek yaygın medyanın gözüne çarpmıyor. Ya da bu haberler “skandal” yaratmaktan öteye gidemiyor, konuya ilişkin toplumsal bir tartışmayı açmıyor. Barış ortamının bozulması, korkular, sokakların güvensizliği ve farklı bir açıdan da tekinsizleşmesi, kamusal alanı kadınlar için daha da özel olarak darlaştırdı. Akşam geç saatlerde toplu taşımada ve sokaklarda eskiye nazaran daha az kadın olduğu gözlemlenebilir. Bu dönemin belirleyici gelişmeleri arasında yer alan, kadınların kamusal alanda görünürlüklerine ve görünme biçimlerine dair, siyasi öznelerin devam eden cinsiyet ayrımcı söylemlerini de anmadan geçemeyeceğim;

Ayşegül Terzi’nin şort giydiği, Ebru Tireli’nin parkta spor yaptığı için maruz kaldığı şiddet, Türkiye’nin kadınlara karşı kamusal alanda şiddet tarihinde böylece gündeme gelerek özellikli bir yer kazanmış oldu.

Toplu taşımada tecavüz, toplumda büyük bir öfkeye neden olan Tarsus’tan eve gitmek için bindiği dolmuşta, tecavüz girişimine maruz kalan Özgecan’ın öldürülmesi ile gündeme geldi. Korkunç öfke neye evrildi dönüp değerlendirmek önemli. Mesela, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Tarsus Belediyesi, söz konusu dolmuş hattında ve topluda taşımada bu tür suçlara ilişkin bir eylem planı hazırladı mı?

Son bir yıl içinde, başka illerden de toplu taşımada tecavüz haberlerine tanık olduk.

Gebze’de, Romanya uyruklu bir kadına halk otobüsü şoförünün tecavüzü (Eylül 2016)

İstanbul’da Yemenli bir kadının otobüs şoförü tarafından otobüs dışına çıkarılarak  tecavüze maruz kalması (Eylül 2015)

Ankara’da geçtiğimiz günlerde meydana gelen Azerbaycan uyruklu bir kadına özel servis aracında meydana gelen tecavüz olayı (Ocak 2017)

Örneklere sınırlı bir Google taraması ile erişebiliyoruz. Bir eylem planı olmadığı gibi sağlıklı veri de yok. Ulaşabildiklerimizden bir yıl içinde üç vakada suça maruz kalan kadınların yabancı uyruklu olması ve bu suçların yabancı uyruklu kadınlara işlenmesindeki kolaylık ya da suçluların özel kastı belki başka bir yazı konusu olabilir.

Orantılı ceza ve bu suçları cesaretlendirici, meşrulaştırıcı fonksiyonu olan kadınlara karşı ayrımcı söylemlerin son bulması taleplerimiz baki olmak üzere, bu yazıda her ne kadar sağlık sektöründen ulaşıma, eğitime, özelleştirme politikaları ile bulanıklaşmış bir alan haline gelmiş ve hem merkezi idare hem yerel yönetimlerin rolü değişmiş olsa da toplu taşımanın kamu hizmeti niteliği ve kamu hizmetinin sunulmasının ilkeleri ile kadınlara karşı işlenen suçlarda belediyelerin sorumluluğu arasında bir bağ kurarak,  sorumluluğu daha spesifik bir tarafı ile tartışmak istiyorum.

Kamu hizmeti olarak toplu taşıma

Kamu hizmeti siyaset biliminde, kısa ve en basit hali ile, devletin işlevi, görevi olarak dile getirilir. Kamu hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimi altında genel, kolektif ihtiyaçları karşılamak, kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş olan devamlı ve muntazam faaliyetlerdir. Kamu hizmetinin kavramsal sınıflaması ve farklı teorilere burada yer vermeyeceğim. Asıl amacım, toplu taşımada cinsel suçlar ve ayrımcı davranışlar açısından, idari bir faaliyet olarak ulaşım hizmetinin sunulmasında, belediyelerin sorumluluğunu öne çıkarmak.

Kişilerin günlük yaşantıları ile ilgili işlerin çoğu bugün yerel yönetimler tarafından yerine getiriliyor. Hizmetin görülmesinde uyulması gereken ilkeler vardır: Süreklilik, eşitlik, tarafsızlık, değişkenlik, şeffaflık, basitlik ve ulaşılabilirlik. Elektrik gibi ulaşım da kamu hizmeti gibi büyük bir başlığın altında, iktisadi kamu hizmeti olarak yerini bulur ve kamusal güce sahip aktörler tarafından bizzat veya onların sıkı denetiminde ve kamu yararı için organize edilmiş, çeşitli kurum ve kişiler tarafından sunulur. İdare hukukunun bu deniz derya konusunda çok detaya girmeden hemen toplu taşıma kısmına gelmek istiyorum.

Ulaşım da bir kamu hizmeti olarak, bugün yerel yönetimlerin, belediyelerin ve büyükşehir belediyelerinin sorumlu olduğu bir alan. Ulaşımda toplu taşıma özellikle İstanbul gibi büyük kentlerde yaygın. Toplu taşımanın önemini görmek için 2015 yılı istatistiklerine bakalım.

Belediyeler Kanunu’na göre, ulaşım hizmetleri, büyükşehir içindeki kara, deniz, su, göl ve demiryolu üzerindeki her türlü taşımacılık hizmetlerinin koordinasyon içinde yürütülmesi amacı ile ulaşım koordinasyon merkezinin kurulması öngörülmüştür. Koordinasyonun görevlerine baktığımızda,

  • Trafik hizmetlerini belirleme ve planlama,
  • Taksi, dolmuş ve servis araçlarının durak ve araç park yerleri ile sayısının tespitine ilişkin yetkiler bu merkezin görev alanında yer almaktadır.

Belediyeler, ulaşımı, özel şirketler aracılığı ile de sürdürürler. Ancak özel şirketlerin hizmeti sunuyor olması, belediyelerin denetim ve sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Toplu taşımada sıklıkla yaşanan cinsel suçları göz önünde bulundurduğumuzda, belediyeler, tüm tedbirleri aldıklarını, kadınların kamu hizmetinden gerektiği gibi eşitlik ilkesi çerçevesinde yararlanmaları, bu suçlara maruz kalmamaları için özen yükümlülüğüne uygun hareket ettiklerini ispat etmelidir.

Oysa bu konuda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından, özel halk otobüsleri ve toplu taşıma hakkında çıkarılan yönetmelikleri ve yönergeleri incelediğimizde, kadınlar ve toplu taşımada sıklıkla yaşanan toplumsal cinsiyet temelli suçlara yönelik tek bir ifade yer almıyor. Yolculara karşı işlenen suçlar bakımından, yer alan tek düzenleme, “yolcuya hakaret etmek, kötü davranmak” ve İETT Yolcu Hakları Yönergesinde bir cümle ile yer alan “yolcuların güvenliği” başlığının bu ihtiyaca cevap vermediği açık.

Ankara’da meydana gelen tecavüz olayı sonrasında ne belediyenin ilgili birimlerinden ne de bahsi geçen özel servis otobüsünü işleten, ruhsatlandıran kişi ve kurumlardan açıklama geldi. Tek bir muhataplık mertebesinde açıklama Özel Halk Otobüsleri Odası’ndan geldi. Onlar da habere tekzip niteliğinde, “Bahsi geçen otobüs, özel halk otobüsü değil, servis aracıdır ve yaşanan ahlaksızlıktır” dedi.

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin toplu taşıma genel müdürlüğü olan Ego Genel Müdürlüğü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Toplu Taşıma Genel Müdürlüğü ve İETT’nin web sitesini ve yasal mevzuatını incelediğimizde, otobüslerde, toplu taşımada karşılaşılan taciz ve tecavüz olaylarına ilişkin tek bir açıklama, bilgilendirme, eylem planı yer almıyor. Trafik hizmetlerinin belirlenmesi ve planlanması, ulaşımın güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesinden sorumlu olan her büyükşehir belediyesi ulaşım hizmet merkezinin bu konuda daha önce alınmış kararları var mıdır? Kadınların toplu taşımayı eşit ve şiddetten uzakta kullanmasına dair derin sessizlik, İETT web sitesini görünce anlaşılıyor.

Sorulara devam edelim:

Ulaşım kamu hizmetinin sorumluları olarak bu konuda harekete geçecek misiniz?

Bütüncül bir yaklaşım ile toplu taşımada taciz ve tecavüze karşı somut bir eylem planı oluşacak mı?

Bu eylem planı doğrultusunda toplu taşıma araçları hakkında yönetmelik, yönerge ve ilgili diğer mevzuat değişecek mi?

Bütüncül mücadele

Ne zaman toplu taşımada taciz ve tecavüz olayları gündem olsa, kamusal makamların yaratıcı aklına gelen tek “çare” “pembe metrobüs”, “pembe otobüsler”, kameralı sistemler. Bu yöntemlerin etkisinin düşük olduğu, üstelik pembe otobüs uygulamasının kadınlara karşı başka türlü bir ayrımcı yaklaşımın sonucu olduğunu biliyoruz. Pek bilindik, duymaktan sıkıldığımız yöntemlere istisna bir örnek, geçtiğimiz haftalarda getirilen, kadınları evlerine yakın durakla bağlı kalmaksızın en yakın yerde indirme politikası. Güzel bir öneri olmakla birlikte tek başına elbette yeterli değil.

İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerden örnekleri göz önünde bulundurarak 81 ilde birçok bölgede ciddi oranda sokak aydınlatması sorunu olduğunu söylemenin abartı olmayacağına, boşa atılmış bir iddia olmayacağına eminim. Caddelerin, sokakların, ücra köşelerin aydınlatılması, şoför tarafından inaktive edilemeyen acil yardım butonları, bu konuda suça maruz kalan kadınları şikayet etmeye, tanıkları müdahale etmeye cesaretlendirici farkındalık kampanyaları, toplu taşımada istihdam edilen görevlilerin sayısının arttırılması ve kadın istihdamının yaygınlaşması, toplu taşımada cinsel suçlara ilişkin olarak spesifik birimlerin kurulması, hizmeti gören özel şirketlere yönelik denetimlerin arttırılması, ruhsatlandırma politikalarının değişmesi, ihalelerde, teknik şartnamelerde ve imtiyaz sözleşmelerinde bu konuyu ele alan düzenlemelerin yapılması, bu tür olayların yaşanması halinde, hizmetin sunulmasından sorumlu olan şirketlere cezai şartlar uygulanması gibi uzun bir liste oluşturabiliriz.

Dünyada bu konuda pek çok araştırma yapılmış ve nasıl bir eylem planı ile toplu taşımada taciz olaylarına karşı mücadele başlatılabilir üzerine programlar, planlar, projeler hazırlanmış, yürütülmüş. Bu yazının ikinci bölümünde dünyadan örnekleri; bu konuda hazırlanan eylem planlarını, araştırmaları ve kampanyaları derleyeceğim.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.