Kadınların ilişkideki geliştirici, iyileştirici rolü üstlenmesi kadar psikolojik olarak yıpratıcı bir rol daha yok. Değişim, gelişim için enerji sarf edeceksek bu en başta kendimiz için olmalı.

Çilek sever misiniz? Peki tatsız çileklerle aranız nasıl? Kıpkırmızı ve canlı görünen ama ısırınca olmamış ve hiç lezzet vermeyen tatsız çilekler…

Metafordan anlaşılacağı üzere bu yazıda günümüz heteroseksüel duygusal ilişkileri üzerine biraz iç dökmeyi planlıyorum. Buyurun kızlar, kadınlığımızı iğdiş eden, kadınlık ışığımızı söndüren, cinsel arzumuzu yok eden ilişkiler üzerine hep beraber biraz düşünelim.

Bazı ilişkileri yoksunluk içinde yaşarız ama yine de bırakıp gidemeyiz. Tüm yoksunluklara rağmen kalır ve görmek isteriz. Bu ilişki daha iyi bir yere  varacak mı diye. İşte ben bu ilişkilere tatsız çilek ilişkisi diyorum. Bir hevesle aldığımız, görüntüsü güzel ama yediğimizde tadı olmayan çilekler gibidir bu ilişkiler. Tadı güzel olmasa da aldığımız için yeriz. Yoksunluk içinde devam eden ilişkilerde de tatsız çileklerin yarattığı hayal kırıklığı hakimdir. Her yeni çilekte bir tat beklentisi ile yer insan ama nafile, bu sadece bir döngüdür. Bir hayal kırıklığı döngüsü. Tatsız çilek ilişkileri bir hayal kırıklığı döngüsüdür.

Duygusal ilişkilerde yoksunluk hissiyatı kadınların çok yabancı olmadıkları bir kavram. Bir ilişkinin içinde dahi sevgisizlik, arzulanmamak, beğenilmemek, duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmaması ne yazık ki mümkün. Queer ilişkilerde durum nedir, bilmiyorum fakat heteroseksüel ilişkilerde birçok kadın duygusal yoksunluğa ve sevgisizliğe rağmen, birçok sebepten ümit ederek bu tatsız ilişkileri sürdürüyor. Bir kadını bu ilişkilere bağlayan pek çok şey var; yalnızlık korkusu, alışkanlık, konfor alanını terk edememe, vicdan yükü veya karşı tarafın manipülatif davranışları. Manipülatif veya telafi edici davranışlar tekrarlandığı müddetçe bu döngüyü kırmak zor. Bir kadın bu döngünün dışına çıkmak istediği zaman güvensiz hissedebilir, yanlış yaptığını düşünebilir. Âdeta sudan çıkmış balık gibi kalmaktan korkmadır bu. Duygusal ilişkilerde en kıymetli şeylerden biri, öteki için öğrenmek ve değişmektir. Heteroseksüel ilişkilerde ise bir erkeğin öğrenip değişmesi çok sık rastlanan bir durum değil maalesef.

Dayatmacı ve tahakkümcü ilişki kurma pratikleri erkeklik öğretisinin bir parçasıdır. Erkekler patriyarkanın asil failleri ve duruma göre kimi zaman da kurbanlarıdır. Çünkü yanlış öğretilerle yetişip, zehirli bir güç, iktidar algısı ile benlikleri yok edilmektedir. Bir insanın benliğinden kopması onu türlü yanlış yollara iter. Bu bozuk erkeklik öğretisi erkekleri benliklerinden koparmaktadır. Âdeta kişiliklerini yok etmektedir. Erkek egemen toplumdan caniler çıkması tam da bu yüzden bir sistem problemidir. Demokrasi işlemez ve hukukun üstünlüğü de zarar görürse bu sistemli ve politik bir saldırıya dönüşür. Kadına karşı işlenen suçlar bu yüzden politiktir. Tüm bu sebeplerden; duyguları ile sorunlu olma, değer mukayesesinin bükülmüş olması, toplum dayatmalarını doğru atfetme erkeklerde daha sık görülen problemlerdir. Hegemonik erkeklik yeri geldiğinde kendi oğullarını da yutabilir. Bu bükülmüş değerler dünyasında yetişen heteroseksüel erkeğin benliğine, doğruya ulaşması daha zahmetli bir yoldur. Kadın gibi bunu özünde hissetmesi pek mümkün olmaz. Bir duygu, değer çatışması yaşayıp hatası ile yüzleşen erkeğin, bu hatanın özüne inip bunu değiştirmesi de çok daha uzun zaman alır. Çoğu zaman bu değişimin yerini geçici telafi davranışları almaktadır. Toplum tam da bunu söyler: Üzdüğün kadına çiçek al, pahalı hediye al, para harcayarak gönlünü al… Fakat asla “hata yaptığını gör ve değiş” demez. Cinsiyet rolü erkeğe bunu yüklemektedir. Cinsiyet rolü erkeğe aynı zamanda telafi davranışı rolünü de yükler. Hata yapıp bunu geçici olarak telafi etmek ilişkideki sorunları çözmez, sadece zamanı uzatır. Bir döngüye sokar.

Hissetmeden, içine girmeden, var olamadan yaşanan şey bir ilişki değil bir illüzyondur. Duyguların yerine alışkanlığı koyamayız. Arzular ve duygular bastırılması en tehlikeli gerçeklerdir.

Tatsız ve hayal kırıklığı döngüsündeki bir ilişkiden, tutku, tatmin edici bir cinsellik, akan duygular beklenemez. Bir ilişkide tüm bunlardan yoksun olmak ne acı. Oysa kadınlar akan duygular ile güzelleşir, neşelenir. Sevgisiz bırakılmak, cinselliğinin ve arzularının iğdiş edilmesi bir kadının ruhunu öldürür. Hayat enerjisini soğurur. Kadınlığı elinden alınmış gibi hissettirir. Pembe topuklu ayakkabıları ile tahta basamakları inen kadına oğlan çocuğu gibi gürültü yaparak indiğini söyleyerek cinselliğini iğdiş eden adam o kadından neşe bekleyemez. Gösterdiği ilgi ve sevgide bir çizgi tutturamayan adam karşılığında zalimlik ve şefkatsizlik gördüğü vakit şaşırmamalıdır. Bir kadının ihtiyaçlarını ve arzularını yok sayan adam karşılığında duygusal hezeyanlar almayı hak eder. Bu basit bir matematiktir.

Hepimiz birtakım sebeplerden bu tatsız çilekleri yemeye devam ediyoruz. Ben etmiyor muyum? Tabii ki ediyorum. Fakat sanırım kendimi korumayı öğrendim. Buradaki en kritik nokta bu. Yaşadığı ilişki nasıl olursa olsun kadınlar kendini korumayı bilmeli. Karşımdaki adamdan daha ileriyi, daha derini, benliklerimizi daha net gördüğüm anlarda kollarından sarsıp “bunu nasıl göremezsin, ne yazık ki beni ancak bundan beş sene sonra anlayacaksın” diyesim gelmiyor mu? Geliyor ama yapmıyorum. Sınırı şöyle çiziyorum; hoşlanmadığım bir durum olduğunda bunu çok net ortaya koyuyorum ve onu değiştirmek için artık hiçbir şey yapmıyorum. Kadınların ilişkideki geliştirici, iyileştirici rolü üstlenmesi kadar psikolojik olarak yıpratıcı bir rol daha yok. Değişim, gelişim için enerji sarf edeceksek bu en başta kendimiz için olmalı. Bu duruş hayatımızdaki erkeğe karşı değil, erkeklik öğretisinin kadını sömürmesine karşı duruştur. Neyin sevgiden, neyin dayatmadan olduğunu iyi ayırt etmek gerekiyor. Fedakârlık, yapıcılık adı altında sömürü çizgisi ince bir çizgidir maalesef.

Ben de zamanı geldiğinde bu çilek kasesini alıp çöpe dökeceğimi biliyorum. Güçlüyüm çünkü erkeklik algısı ile kör olan ben değilim. Zamanı geldiğinde ve daha güçlü hissettiğimde kendim için en doğru olanı yapacak kudret, o üstü hafif tozlanmış ışıl ışıl kadınlık enerjisinde mevcut. Birtakım sebeplerden o enerjiden kopmuş olmak normaldir ama bir kadın eninde sonunda kadınlığına döner. Berbat ilişkileri, evlilikleri bittiğinde ışıldayan, neşelenen, güzelleşen kadınlara bir bakın.

O tatsız çilekleri dökün gitsin! Yakın o verdiğiniz emeği ve parayı. Zamanınızdan, ömrünüzden yemesin. Sevgisizliğe müsaade etmeyin. Tatsız çilek yemeyin.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.