Handan ve Meral’in mesajlaşmalarıyla başlayan Ellerin Ellerimde, birbiri sayesinde kendini keşfedişin hikayesi. Buluşma sonrasında yaşanılan aşkı, beklenilen mutlu son klişesini yıkarak daha ötesine taşıyor. Romanın yazarı Deniz Erkaradağ 1989 İzmir doğumlu. Kayıp Rıhtım Öykü Seçkisi’nde öyküleri, çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı. Daha fazla kuir hikâye okumak ve yazmak istiyor. Ellerin Ellerimde, Deniz Erkaradağ’ın ilk romanı.

Fotoğraf: Dorian Sarı

Obiçim Yayınlar’dan Ellerin Ellerimde adlı ilk kitabınız yayımlandı. Romanın nasıl bir düşünceden doğduğundan ve yazım sürecinden bahsedebilir misiniz?

Kuir hikayelerin peşinde bir okuyucu olarak Türkçe edebiyatta kadın kadına aşk hikayelerinin hak ettiği temsilleri şiir ve öyküde görebilmemize rağmen özneleri tarafından yazılmış bir roman okumaya hasrettim. Ellerin Ellerimde benim için okumayı hayal ettiğim roman oldu. Romanım başlangıçta birbirine bağlı iki öykü olarak başlamıştı. Sonrasında geliştirerek roman olmasına karar verdik. Yazdıkça yeni fikirlerin geliştiği ve tekniklerin yeşerdiği süreçten sonra elimizde tuttuğumuz kitap çıktı ortaya.

Kitap Handan ve Meral’ın diyaloglarıyla başlıyor gibi görünse de aslında bir konuşmadan ibaret olmadığını fark ediyoruz. Metinlerin altındaki derinliği biraz daha açabilir misiniz?

Ellerin Ellerimde’nin açılışında Handan ve Meral’in internette tanışmalarının ardından mesajlaşmalarını okumaktayız. Bu sırada ikisinin de kendi elinden çıkan mesajlar aracılığıyla kendi seslerini duyuyoruz. Sonrasında ise Handan’ın yolculuğunu kendi, Meral’in yolculuğunu ise yine kendi sesinden okuyoruz. Son bölümlere gelirken ikisinin baş başa konuştuğu bir yer var, onun sürprizini bozmayayım, dikkatli okuyucuların gözlerinden kaçmayacaktır.

Romanda Handan ve Meral’in hikayesine tanık oluyoruz. Her ikisinin de yolculukları bambaşka ancak bir noktada kesişiyorlar. Bu kesişme anındaki ilişkilerine günümüz koşullarında yaşanan ilişkiler odağından mı bakmalıyız yoksa daha başka bir deneyim mi karşılıyor bizi kitabınızda?

Benim hayal ettiğim Handan ve Meral internetten tanışan, 2000’ler sonrası Türkiye’de yaşayan ve benim 2010 sonrasında deneyimlediğim Kadıköy’de buluşan iki kadın. Açıkçası her okuyucunun da hayal dünyasında bambaşka dünyalar yaratması çok hoşuma gider.

Deniz Erkaradağ’ı kitapta yer alan mini özgeçmişten tanıyor olsak da okurların asıl merak ettiği LGBTİ+ ve kuir sanat yolculuğundaki Deniz Erkaradağ kimdir?

Kuir sanatın ne olduğu konusunda hararetli tartışmalarımız devam etse de, benim için ne anlama geldiğini açıklamak isterim. Benim kuir kültürle tanışmam ortaokul ve lise yıllarında oldu. Açık kimlikli bir eşcinsel olan Küçük İskender’in yazı dilinin de standartlara uymayışından çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Dünyanın Sonundaki Ev, Saatler gibi romanları okuyup Almodóvar gibi kuir yönetmenleri keşfederek varoluşumuzun olumlandığı örnekleri görürken, bir yandan da geleneksel sanata karşı çıkılarak neler yapılabilir diye sorgulamaya başladım. Günümüze geldiğimizde ise amacım edebiyatın alıştığımız sınırlarına kafa tutan bir sanat anlayışıyla kuir kimliklerin gizlenmeden, metaforlara sığınmadan, onuruyla görünür olmasını birleştirmek.

Öncelikle metinlerin ortaya çıkış dönemleri nasıldı ve bir kitaba dönüşmesindeki süreç nasıl gelişti?

Bu metinlerin ilk bölümü bir öykü olarak başlamıştı. Kendi büyümesini de internetle yaşayan biri olarak internetten tanışan birilerinin hikayesini anlatmayı hep istiyordum. İkinci öykü de geldiğinde bunların küçük bir kitaba evrilmesini hayal etmeye başladım. Yazdıklarımın daimi editörü dostum Sedat Barkın’ın da teşvikiyle bir yazı kampına girdim ve neredeyse her gün kitabın bir sonraki bölümünü yazdım. Sonrasında ise bu bölümlerin sayısız yeniden okunması, düzenlenmesi ve bölümlerin yerlerinin belirlenmesi geldi. Bu şekilde sonunda elimizde tuttuğumuz Ellerin Ellerimde gerçekleşti.

Kitaplaşmaya hazır olan dosyanızı hangi yayınevlerine gönderdiniz? Eğer birden fazla yayınevine gönderdiyseniz dönüşleri nasıl oldu? Bu soruyu sormaktaki niyetim son dönemlerde LGBTİ+ ve kuire ilginin artması. Bu konularda yazılmış Türkçe edebi kitaplar daha yeni yeni raflarda görünmeye başladı. Elinde dosyası olan nice yazarlar vardır ki çoğu yayınevlerinin kapısını çalmaya cesaret edemiyordur. Hem onlar için hem de yazdıklarını yayımlatmak için nasıl bir yolculukta olacaklarını önceden bilmeleri adına sizin söyleyecekleriniz önemli olacaktır.

Ben bu konuda çok şanslıydım. Bir tane yayınevine ulaşamama girişimim oldu. Kadın kadına aşkı anlatan bir roman yazdığım için kitabımı nereye göndersem bilemez bir haldeyken internette Obiçim Yayınlar’la karşılaştım. Erkek egemen, tacizci ve kim bilir daha bilmediğimiz ne vukuatları olan yayınevlerine hiç güvenmediğim için Obiçim Yayınlar rahat nefes alabileceğim bir alan oldu. Açıkçası son dönemlerde LGBTİ+ ve kuire ilgi var mı pek emin değilim, daha çok bizim alanları zorlamamızla artık yer vermek zorunda kaldıklarını ya da kendi yayın mecralarımızı çıkarıp kendimizi gösterdiğimizi düşünüyorum. Benim dosyası olan yazarlara önerim öncelikle Obiçim Yayınlar’a dosyalarını göndermeleri olmakla beraber : ) kendilerine benzer gördükleri yazarların kitaplarının çıktığı yayınevlerine de kitaplarını göndermeyi denemeleri olabilir.

Obiçim Yayınlar’dan bahsedebilir misiniz?

Obiçim Yayınlar’ı kendi sözleriyle tanıtmak isterim: kuir şairleri, yazarları (ve metinleri) kayırır, ama kuir-dostlarından ayırmaz. kuirliğin utanç/övünç kaynağı olmasından ve aslında her tür kimlik vurgusundan usananların, unutmak için yazanların buluşma noktasıdır. her tür edebî/bilimsel özgün/çeviri metni merakla şu adrese bekler: [email protected].

Yalnızca LGBTİ+ da değil, her tür tahakküme karşı çizgisiyle Obiçim Yayınlar’a gönül rahatlığıyla eserinizi gönderebilirsiniz, yayınevinin kurucusu ve editörüm Buğra Giritlioğlu’nun kitabımın her bir noktası için titizlikle çalıştığını söylemeliyim. Ayrıca çok yeni ve bebek bir yayınevi olduğu için, yayınevinin dördüncü kitabı ve ilk romanının sahibi olmakla gurur duymakla beraber yayınevinden çıkan her kitabı da herkese tavsiye ediyorum.

Türk edebiyatına baktığınızda; geçmişte yer alan LGBTİ+ konulu kitaplar listesinde yer alan kitaplar ile yakın zamanda yayımlanmış kitapları kıyasladığınızda dilde ve konuya yaklaşımda farklılıklar, yenilikler, değişimler mevcut mu? Yoksa hâlâ çalışmamız mı gerekiyor dil konusunda?

Türkçe edebiyatta geçmişte yer alan LGBTİ+ kitaplarda lubunya varoluşların aşağılanma ve hor görme şeklinde veya ancak ima yoluyla görülebilmesine karşılık günümüzdeki kuir eserlerde kimliklerin kendini açıkça gösterebildiğini görüyoruz. Elbette fobik bir dilden kurtulmaya başladığımızı da söyleyebilirim. Ancak kuir bir eseri kuir yapan tek şeyin karakterin LGBTİ+ kimliği olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir okuyucu olarak bunu okumak bana zevk vermiyor. O hikayeden karakterin LGBTİ+ kimliğini çıkardığımızda da hikaye devam edebilmeli. Kuir anlatılar bildiğimiz edebiyat kurallarına da başkaldırmalı.

İlk kitabınız Ellerin Ellerimde’nin ardından yeni çalışmalarınız olacak mı?

Ellerin Ellerimde’yi yazarken bir yandan korku ve bilimkurgu türlerindeki öykülerim Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’nde yer aldı. Öyküler yazmaya devam ediyorum. Ayrıca şiir ortağım Helin Jignore ile beraber yazdığımız şiirlerimiz velvele.net ve queertroublemakers.com websiteleri başta olmak üzere çeşitli fanzinlerde yer aldı. İkinci roman olmak isteyen sürpriz bir dosyam da büyümeye devam ediyor.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.