Bugüne kadar bana empoze edilen “sus kızım, kimse duymasın” sözlerine artık kulak asmayacağım; suçlunun ben olmadığımı artık biliyorum. Suçlu, bana isteğim dışında dokunanlar ve dokunulduğunda susmamı söyleyen diller.

Tekrar merhaba kız kardeşim,

Sana karşı suçlu olduğumu yazdığım o mektup vardı ya hani, ne yazık ki devamı geliyor. Çünkü sana verdiğim sözleri tutamadım ve katilinle işbirliğime devam ettim. Zaman zaman sesimi yükseltsem de çoğunlukla sustum ve geri adımlar attım. Ama inan bana bütün bu geri adımları birileri beni arkamdan çektiği için attım. Ben haykırdıkça “sus kızım, kimse duymasın” dedikleri için attım. Çünkü onların nezdinde kol kırılır yen içinde!

Henüz ergenliğe yeni adım atmışken saçlarımı kesen kuaförün omzuma dayadığı şeyin neden hareket ettiğini çok geç anladım. Makas boyuna bakmak için göğsüme kadar indirdiği parmaklarını özellikle ve defalarca neden orada tuttuğunu anlamam için azıcık daha büyümem gerekti. Çiçekleri için dalları kırılan badem ağacı kadar sessizliğim herhalde henüz küçük bir kız oluşumdandı. O zamanlar kimse bu kadar yüksek perdeden de konuşamıyordu. Ama sonrasında heriften şikayetçi olmadığım ve başka küçük kızlara aynı şeyi yapmasına göz yumduğum için…

Kanımdan, canımdan en yakınım olan bir adamla meyhanenin birinde rakı içerken yan masadaki kadına kart uzatmasına sessiz kalmadım bu sefer. Alkolün dozuyla birlikte yanlış okumalara giren adamlara gösterdiğim tepkinin aynısını ona gösterdim. Evine kadar eşlik edip günlerce aramadım.

Çalıştığım yerdeki patronlarımın elini omzuma atmasının altında yatan art niyeti görmekte geç kaldım ama hissettiğim anda tepkimi gösterdim. Şiddetli olmadığı için özür dilerim.

Sahneye çıkardığım, “abi” diye sayıp sevdiğim, müziğine duyduğum hayranlık yüzünden en çok da saygımı kaybetmek istemediğim bir müzisyenin, gecenin üçünde dördünde attığı mesajlara, aramalara saygımı bozmadan cevap verdim ama yine de sessiz kalıp başka bir arkadaşımdan da telefon numarasını talep etmesinin önüne geçip cesaretini kıramadığım için…

Yine sahneye çıkardığım başka saygıdeğer bir müzisyen abimizin sahne sonunda kuliste belime doladığı elini kalçalarıma indirmeye cüret etmesine sadece elini yukarı çekip “Ne yapıyorsun bilmem ne abi?” deyip salt tatsızlık çıkmasın, yapmakta olduğumuz iş de bozulmasın diye konuyu şakaya vurmak zorunda kaldığım için…

“Sevgilim” dediğim adamla aynı masada otururken aşırı düzeyde aldığı alkol sonunda, yine masamda oturan ve yeni tanıştığım başka bir müzisyen kadının “Kim bu adam ya, beni öpermiş de sevgilisi de bu masadaymış da…” diyerek feryat etmesine sessiz kalmadım elbet ama aynı şeyi bir kez daha tekrar ettiğinde başka bir arkadaşımın, sevgilimin ağzını yüzünü kırmasına izin vermediğim ve bunun defalarca tekrar edebilmesinin önüne geçmediğim için suçluyum. “Sarhoşun mektubu okunmaz” diyerek bana tepki gösteren, konuyu normalleştiren arkadaşlarıma tepki göstermeyip hatta biraz da hak vererek affetme yoluna gittiğim için…

Bir jingle işi için gittiğim stüdyodan ayakkabılarım elimde kaçmak zorunda olduğum için suçluyum. Konuyu kimseye açmayıp adamı ifşa etmediğim için…

Okul tatildeyken vokal çalışmak için başka bir sınıf arkadaşımla birlikte gittiğim, rahmetli olduğunda hiç üzülmediğim ünlü bir amcamızın, bizi aslında eve çağırma niyetinin başka türlü bir çalışma metodunu üzerimizde uygulamak olduğunu anladığımızda oradan sessizce ayrılıp bir daha da konuyu açmadığımız için…

“Sevgilim” dediğim adamın yine alkolün dozunu aşarak (ki bu bir özür ve arkasına sığınılacak bir şey değil hiçbir zaman) bana psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamasına bir değil, hem de birkaç kez göz yumduğum için suçluyum. Ama inan bana kız kardeşim susmadım. Sonuncusunda kendini emniyette ve hakim karşısında buldu. Suç duyurusunu geri çekmekte yaptığım hata ise sadece ikili ilişkilerin dinamiklerinin zorluğundan kaynaklanıyordu. “Karakolda doğru söyleyip mahkemede şaştığım” doğrudur. Affetmenin erdem olduğunu öğreten bütün sözleri kendime söylemem gereken durumlarla karşı karşıya kaldığım için…

Affettiğim için…

Aynı biçimde ailesindeki kadınların benim yanımda yer almayıp oğullarının ne kadar haklı olduğunu savundukları konuşmalara kendimi maruz bıraktığım; erkek egemenliğini içselleştirerek bana saldırmalarına ve sorunlarımıza çözüm üretmek için yardım talebinde bulunduğumda “bize evladımızın dedikodusunu yapma” diyerek geri püskürtülmeme izin verdiğim için…

Bu sayede ayrıldıktan sonra dahi psikolojik şiddet ve hakaretlerine kendimi maruz bıraktığım için…

“Sevgi” denen şeyin ne olduğunu anlamakta zorlandığım için suçluyum. Peri masallarıyla ağzımı çalkalayıp ilişkinin, aşkın ve sevginin ne ve nasıl olması gerektiğini güç bela anladığım için…

Beni “hazır hatun” olarak gören bazı adamların, her türlü tahakkümü üzerimde kurmaya çalıştığını hissettiğim halde durduğum yerden uzayıp gitmem zaman aldığı için suçluyum. Önce önüme kırmızı halı sermek için başkalarıyla yarışıp ardından bütün tavrını değiştiren adamlara “dur” demediğim için…

Beni hiç tanımayan insanların hakkımda atıp tutmasına izin verdiğim, ağızlarını torba gibi büzmediğim için… Üstelik bir kısmının dedikodumu yapmasındaki en büyük sebebin “ulaşamadıkları ciğer” olduğumu bilmeme karşın, karşılarında dimdik durup amaçlarını bildiğimi söylemediğim için…

DJ setlerimde, çaldığım kabinin içine kadar girerek alenen beni taciz eden adamlara sessiz kalmadım elbette ama yaka paça mekandan attırmadığım için…

Sosyal medya ortamlarında yapılan yorumlar, atılan abuk sabuk taciz içeren mesajlara sadece kişileri engellemekle kaldığım için…

Ama sana söz veriyorum ki bundan sonra çok daha yüksek perdeden çıkaracağım sesimi ve erkek evladıma kadınlara nasıl davranması gerektiğini, saygının cinsiyetle ölçülemeyecek kadar yüce olduğunu öğreteceğim. Sevginin ne olduğunu kucağıma aldığım ilk günden beri yılmadan öğretiyorum ve buna devam edeceğim.

Bundan böyle susmama sebep olan ne varsa hepsinin karşısında duracağım ve asla susmayacağım. Arkamdan beni çekiştirmelerine izin vermeyeceğim. Otosansürüm kadar bana empoze edilen “sus kızım, kimse duymasın” sözlerine de artık kulak asmayacağım. Ben bunu haykırdığımda suçlunun ben olmadığımı artık biliyorum. Suçlu, bana isteğim dışında dokunanlar ve dokunulduğunda susmamı söyleyen diller. Artık biliyorum… Benim kendimi bu kadar suçlu hissetmeme neden olanlar da “onlar”, biliyorum!

Çünkü evet, belki seni öldüren o erkek beni taciz edenlerden biriydi. Belki de katilin beni sevdiğini haykıran o adamlardan biriydi. Sevgiyle şiddetin ayrılmaz bir bütün olduğuna inanacak kadar ahmak biri.

Ben affetmeye devam ettiğim için suçluyum. Sen beni hiç affetme!

Ben de artık isteğim dışında bedenime ve ruhuma dokunan ne varsa karşısında duracak ve sesimi yükselteceğim! Eğer sesimi yükseltmezsem ve haykırmazsam “varım” diye asla özgürleşemeyeceğimi, özgürleştiremeyeceğimi gayet iyi biliyorum.

Ben değilim suçlu olan, biliyorum. Kendime düşen payı alıyor ve farkındalığımla yürüyorum: suçluluk hissetmeme neden olan ne varsa, kim varsa asıl suçlu onlar.[*]

 

[*] Çatlak Zemin editörleri ve Şahika Karatepe’ye teşekkürlerimle…

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.