Almanya’da “Hayır hayır demektir” ilkesini temel alan yeni cinsel suçlar yasası, 2016 yılı Temmuz ayı içerisinde Federal Meclis’te kabul edildi. Yasanın 2016 yılı Kasım ayında yürürlüğe girmesi bekleniyor. Almanya’daki mevcut yasaya göre tecavüze uğrayan kadın olay sırasında kendini fiziksel olarak savunduğunu/savunmaya çalıştığını ispat edemezse tecavüz suçu oluşmuyor. Yasanın yürürlüğe girmesiyle artık kadınlar tecavüze uğradıklarını ispat etmek için fiziksel olarak kendilerini savunduklarını ispat etmek zorunda kalmayacak. Almanya’daki kadınlar için çok önemli bir kazanım olan bu yasa ve öncesinde yürütülen kampanya ile ilgili Kadın Danışma ve Tecavüz Kriz Merkezleri Federasyonu[i]’ndan Silvia Zenzen ile 19-21 Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen 18. WAVE Konferansı sırasında konuştuk.

img_3133

Merhaba. Yaz ayları içerisinde Almanya’da cinsel saldırı suçları ile ilgili bir yasa değişikliğine gidildi. “Hayır Hayır Demektir” adıyla öğrendiğimiz bu yeni yasa hepimizi çok heyecanlandırdı. Konferans sırasında kadınların yasa çıkmadan önce yaptığı kampanyaların etkisinden de bahsedildi. Bize yasanın çıkmasında etkili olan kampanyalardan bahsedebilir misin?

Silvia: Öncelikli olarak Tecavüz Kriz Merkezlerinde çalışan avukatlarla bir araya geldik. Onlardan tecavüz suçlamasıyla açılan soruşturma dosyalarında kovuşturmaya yer olmadığına dair savcılarca verilmiş kararları ve dava açılmış olmasına rağmen failin suçsuz kabul edildiği dosyaları bizimle paylaşmalarını istedik. Bu dosyaları inceleyerek Almanya’daki yasal problemleri ve cinsel şiddet suçlarında cezasızlığın nasıl mümkün olduğunu araştırdık. 100’den fazla dava dosyasını taradık ve sonunda bir yazı yayınladık. Yazdığımız yazının başlığı “Başınıza Gelen Aslında Almanya’da Suç Değil”[ii]”di. Bu başlık, bir hakimin faili suçsuz bulduğu bir dava dosyasındaki sözlerinden alıntıydı. Bu başlığı seçtik çünkü dosya içeriğindeki olaylar yasalara göre tecavüz olarak kabul edilmiyordu ve tecavüzün suç olarak kabul edilmesinin bazı ön koşulları vardı. Failin mağduru cinsel ilişkiye zorlarken güç kullanmış olması ya da güç kullanarak tehdit etmesi gerekiyordu. Tecavüz olarak kabul edilebilmesinin bir başka koşulu ise mağdurun failin insafına kaldığı durumlardı. Mesela bir ormanda kadının başka bir seçeneğinin olmaması ya da bir evdelerse kapının kilitli ve anahtarın saklı olması gibi. Mesela failin evinde olan bir tecavüz vakasında, fail evin kapısını kilitlemişti. Mağdur anahtarın nerede olduğunu bilmediği halde hakim, “Anahtarı bulmaya çalışsaydın kaçabilirdin” dedi. Başka örneklerde “Sana yardım edebilecek komşular vardı, neden bağırmadın?” diyebiliyorlar. Bu gibi durumlar failin cezası almaması için gerekçe olabiliyor.

dsc_0023-the-photographer-is-antonia-becht
Fotoğraf: Antonia Becht

Sonrasında çok sayıda afiş ve kartlar bastırarak “Tecavüzü Cezalandır” kampanyasına başladık. Almanya’daki tecavüz vakalarının oranını, polise ihbar edilen vakaların oranını (%5-15 arası) ve ceza alan faillerin oranını gösteren grafikler hazırladık. 2012 yılında tecavüz vakalarının sadece %13’ü polise bildirilmiş ve faillerin %8.4’ü ceza almıştı. Dolayısıyla tecavüz vakalarında ceza alan faillerin rakamı gerçekten çok çok düşük. Bu grafiklerin olduğu çok sayıda afiş ve kart bastırdık ve Alman Hükümeti ve Adalet Bakanlığı’ndan cinsel suçlarla ilgili kanunu değiştirmelerini talep eden bir imza kampanyasına başladık. Dağıttığımız kartları insanlar bize geri yollayabiliyordu. Toplanan tüm bu kartları Adalet Bakanlığı’nın önüne yığdık. Kartlar ve online imza kampanyasıyla birlikte toplamda 100.000’den fazla imza topladık. Çok uzun bir süre boyunca Adalet Bakanlığı yasayı değiştirmeye niyetli değildi. Yasanın doğru bir şekilde işletildiği takdirde iyi bir yasa olduğunu söylüyorlardı. Sonrasında cinsel şiddet yasasında bazı reformlar öneren bir taslak yayınladılar. Bazı değişiklikler vardı ama yeterli değildi ve yasayı eleştirmeye devam ettik. Hâlâ “Hayır hayır demektir” ilkesini göz önünde bulundurmuyor ve kampanyamızda talep ettiğimiz değişikliklere yer vermiyorlardı. İstanbul Sözleşmesi’nin 36. Maddesinde yer aldığı gibi, kişinin rızası dışında gerçekleşen her cinsel eylem cezalandırılmalıdır.

dsc_0031-the-photographer-is-antonia-becht
Fotoğraf: Antonia Becht

Sonrasında -muhtemelen siz de medyadan duymuşsunuzdur- 2015’i 2016’ya bağlayan yeni yıl gecesinde başta Köln olmak üzere Almanya’nın birçok şehrinde çok fazla kadın tren istasyonlarında erkekler tarafından cinsel saldırıya uğradı. Çok büyük bir şey olmuştu. Bir anda herkes kadınlara yönelik taciz, cinsel şiddet hakkında konuşmaya başladı. Basın, STK’lar ve hatta siyasetçiler bile bu konuyla ilgili konuşmaya başladı. Aniden muhafazakâr siyasetçiler bile kadın haklarını savunmaya başladılar ama sadece Alman kadınlarınınkini. Çünkü onlara göre sorun, Almanya kökenli olmayan erkeklerden kaynaklanıyordu. Afrika ülkelerinden gelenler ve göçmenlerden. Bu yüzden yeni yıl gecesi olan olaylarla ilgili tartışmalar ırkçı bir boyut aldı. Çok fazla insan kadına yönelik şiddeti yabancı erkeklerin Almanya’ya getirdiği bir sorun olarak konuşmaya başladı. Bizse bunun bir anda, yeni yıl gecesi ortaya çıkan bir problem olmadığını ve kadına yönelik erkek şiddetinin çok uzun yıllardır Almanya’da bir sorun olarak var olduğunu vurgulamaya çalıştık. STK’lar ve kadın örgütleri bu konu hakkında yıllardır tartışıyor. Biz çok uzun yıllardır kadına yönelik şiddete karşı mücadele ediyoruz. Kadına yönelik şiddetin Almanya’da ve tüm dünyada bir sorun olduğunu vurgulamaya çalıştık. Yine de tartışmalar çok ırkçıydı.

Ancak birden bir hareketlenme başlamıştı ve bu anın gerçekten bir şeyleri değiştirmek için doğru zaman olduğunu hissettik. Birçok STK ve örgütle bir araya gelerek  #NeinHeissNein[iii] adıyla bir koalisyon kurduk. Birçok örgüt ve ünlü ismin imzasıyla açık mektup yazarak parlamentodaki her temsilciye ve Angela Merkel’e gönderdik. Tüm siyasetçiler Almanya’daki cinsel şiddet yasasıyla ilgili problemin ne olduğunu biliyordu. Ana talebimiz cinsel şiddet yasasının değişmesiydi çünkü yasa adaletsiz ve problemli bir yasaydı. Temmuz 2016’da parlamentoda yapılan oturumda tek bir karşı oy olmadan Almanya’daki cinsel şiddet yasasında değişiklik yapılması onaylandı. “Hayır hayır demektir” ilkesi bu reformun içerisindeydi. Bu bizi çok mutlu etti. Yasa henüz yürürlüğe girmedi[iv] ama önümüzdeki haftalarda yürürlüğe girmesini bekliyoruz. Yasanın yürürlüğe girmesiyle “Hayır hayır demektir” ilkesi işletilmeye başlanacak ve mağdurun fiziksel olarak kendisini savunmuş olma zorunluluğu ortadan kalkacak. Yeni yasanın ana maddesine göre eğer birisi “Hayır bunu yapma. Dur” derse ve fail yapmaya devam ederse ceza alıyor olacak. Bu bizi çok sevindiren büyük bir kazanım.

berliner-strase-the-photographer-is-antonia-becht
Fotoğraf: Antonia Becht

Yasal olarak Türkiye’de işlemese de aslında biz “Kadının beyanı esastır” ilkesinin işlemesi gerektiğini savunuyoruz. Yeni yasada kadının ispat yükümlülüğü kalkıyor ve kadın “Ben hayır dedim ama devam etti” dediği anda ispat yükümlülüğü faile geçiyor diyebilir miyiz?

S: Kadın hâlâ bir şekilde hayır dediğini kanıtlamak zorunda. Erkek kadının hayır demediğini kanıtlamak zorunda değil. Yasa bu şekilde değil. Yasanın temeli; eğer kadın hayır dediyse o zaman fail kadının hayır demesini göz önüne almak zorunda. Bir dava açıldığında kanıt konusunda hâlâ sorunlar olacak. Hakimler kimin doğru söylediğine inanıyorsa ona karar verecek ama bu zaten daha önceden de olan bir problemdi.

Kanıt sisteminde büyük bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Yeni yasada tam olarak değişen ne oldu?

S: Hâlâ kanıt konusunda sıkıntılar var ama artık kadın tecavüze uğramamak için fiziksel olarak mücadele ettiğini kanıtlamak zorunda değil. Önceden kadın fiziksel olarak mücadele ettiğini kanıtlayamazsa fail ceza almıyordu. Artık failin ceza alabilmesi için “Hayır dur” demesi yeterli. Ayrıca yeni yasada minimum ceza süresi altı aya çıktı ve maksimum ceza süresi silah ve fiziksel güç kullanımına göre birkaç yıla kadar artabiliyor.

Peki, tecavüz kriz merkezlerinden biraz bahseder misin? Nasıl işliyorlar?

S: Almanya’da şu an kaç tecavüz kriz merkezi var bilmiyorum ama ilk tecavüz kriz merkezleri kadın hareketinin talebiyle 70’lerin sonu 80’lerin başında kurulmaya başlandı. İlk başladığında bağımsız kadın örgütleri ve feminist örgütlerin yürüttüğü haftada bir iki gün telefonla aranabilen merkezlerdi. 80’lerin başında bir tecavüz kriz merkezi ilk defa devletten model proje olarak destek aldı. Tecavüz kriz merkezlerinin devletle iş birliği yapıp yapmaması, para alması ya da bağımsızlığını koruması konusunda o zaman büyük tartışmalar vardı ama bu tartışmalar 30 yıl öncesinde kaldı. Geçen sürede birçok tecavüz kriz merkezi yerel, bölgesel ya da merkezi destekler almaya başladı. Tecavüz kriz merkezlerinin durumu, bulunduğu bölgeye göre çok değişiyor. Bazı şehirlerde merkezlerin finansal durumu çok iyi olmayabiliyor ve başvurucular görüşmeye çağrılmak için çok uzun süre beklemek zorunda kalabiliyor. Yeni yılda olanlardan sonra ilginç olan ise özellikle Köln civarındaki merkezlere daha çok para vermeye başladılar.

Yeni yılda yaşanan olaylardan sonra konunun ırkçı bir perspektifle tartışıldığını anlattın. Sence yeni yasa uygulanmaya başladığında ırkçı sonuçlar doğurabilir mi?

S: Yeni yürürlüğe girecek olan cinsel şiddet yasası göçmen yasasıyla doğrudan ilişkili. Mesela bu yasadan dolayı hüküm giyen erkek göçmenler sınır dışı edilme riski taşıyorlar. Dolayısıyla göçmen erkekler iki katı cezalandırılıyor. Sadece hapse girmiyor, sınır dışı edilme tehlikesiyle de karşı karşıya kalıyor. Bir diğer önemli konu ise eğer tecavüze uğrayan kadın failiyle evliyse Almanya’da kalabilmesi kocasının buradaki statüsüne bağlı oluyor. Böyle bir durumda asla kocasının kendisine tecavüz ettiğini söylemeyecektir çünkü kendisinin de sınır dışı edilme riski var. Bu konu çok sorunlu ve bunu eleştirmeye devam ediyoruz.

Grafikler hazırladığınızdan da bahsettin. Elinizde faillerin kaçının Almanya kökenli olduğuna dair sayılar var mı?

S: Hayır yok ama buna bakmak iyi olabilirdi. Yine de tecavüz vakalarının %80’inde failin kocası, partneri ya da kadının tanıdığı birisi olduğunu biliyoruz. Yani camdan içeri atlayıp gelen bir yabancı değil. Tecavüz vakalarındaki göçmen erkeklerin yüzdesi bence çok küçük bir rakam.

Kanıt sistemi için atılması gereken bir adım daha olduğuna inanıyor musunuz? Mesela biz “Kadının beyanı esas olmalı” diyoruz. Sizin böyle bir talebiniz var mı?

S: Bu yasanın yürürlüğüne girmesini sağlamak bizim için çok zordu. Almanya’da kadınların bunu kazanabilmiş olması çok önemli bir gelişme. Mesela Norveç’te kadınların “Evet evet demektir[v]” ilkesini tartıştıklarını biliyorum. Bu da belki 10 yıl sonra yapılabilecek bir reformla kazanacağımız bir gelişme olacak.

[i] Bundesverband Frauenberatungsstellen und Frauennotrufe (BFF)

[ii]  https://www.frauen-gegen-gewalt.de/fallanalyse-zu-schutzluecken-im-sexualstrafrecht.html

[iii] Hayır hayır demektir.

[iv] Bu röportaj 21 Ekim 2016 günü yapıldı. Röportaj yapıldığında yasanın Kasım ayı içerisinde yürürlüğe girmesi bekleniyordu.

[v] Rıza dışında gerçekleşen cinsel ilişkinin cinsel saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini tartışan ilke. İlke  doğrudan karşı çıkılmadığı durumlarda yani sessiz kalındığında ya da tepki verilmediğinde cinsel ilişkinin rıza dışında gerçekleştiğini vurguluyor.

 

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.