2007 yılı Haziran ayında Muğla ili Fethiye ilçesi Gebeler kaplıcasında gerçekleşen, aralarında Milli Eğitim müfettişi ve öğretmenlerinin olduğu önce iki sonra altı, toplam sekiz erkek hakkında açılan toplu tecavüz davasının ilk duruşması 26 Ocak 2011 tarihinde Fethiye 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. 27 Haziran 2012 tarihinde 8. Duruşması yapılan davada Mahkeme, tüm tecavüz sanıkları için beraat kararı verdi.  Beraat kararı temyiz edildi. 3 yıl sonra Yargıtay yerel mahkeme kararını onadı.

10 Mayıs 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi(ne yapılan başvurunun üzerinden 5 yıl geçtikten sonra nihayet karara vardı. Karar 25 Ağustos 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Suç duyurusunun ilk gününden davanın sonuçlandığı güne kadar yürütülen soruşturmada gerekli özenin gösterilmediğini, gerekli işlemlerin gerekli hızda yapılmadığı ve böylece delillerin yok edilmesinin önünün açıldığını söyleyerek, Anayasa’nın 17. Maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru yeniden yargılama değil maddi ve manevi tazminat talebiyle yapılmıştı. Kötü muamele nedeniyle manevi tazminat kabul edildi. Anayasa Mahkemesi kararında “İhlal kararı verilmiş olmasına rağmen özellikle kovuşturma aşamasında belirtilen bazı eksiklerin giderilmiş olması veya bazılarının düzeltilmesindeki imkânsızlık nedeniyle bu aşamadan sonra yeniden yapılacak yargılamada -ulaşılan sonucu değiştirmeyeceğinden- hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmaktadır.” denildi.

Bu karar “bir kadının yalnızca beyanına dayanan şikayetlerde ciddiyetle ve özenle soruşturma yürütülmesi konusunda” emsal oluşturuyor. Dava avukatları, davanın yeniden görülmesi ve sorumluluğu olan kamu görevlilerinin yargılanması için başvuru yapacaklarını açıkladılar.

Fethiye’de toplu tecavüze karşı hukuk mücadelesi, sayısı tespit edilemeyen kişilerin tecavüzüne ve işkencelerine maruz kalan kadının verilen ilaç ve yaşadığı travma sonucu, yaşadıklarını aradan zaman geçtikten sonra ve psikolojik destek görerek hatırlamasıyla başladı. Maruz kalan kadının kararlı mücadelesi ve kadın örgütlerinin “tecavüzde kadının beyanı esastır” yaklaşımıyla davayı sahiplenmesiyle politik ve hukuki süreç çok iyi örgütlendi.

Yapılan suç duyurusu sonrasında, “mevzu geçen ırza geçme olayı neticesinde travma sonrası stres bozukluğu adı verilen ağır nevroz hali tespit edilmiştir” şeklinde tecavüzü ve etkilerini anlatan rapor verilmesine rağmen teknik takip, eş zamanlı baskın, baz istasyonlarından sinyallerin takip edilmesi gibi hiçbir delil toplama işlemini yerine getirmeyen Fethiye savcılığı, tecavüz zanlılarının “saygın kişiler oldukları, tecavüz gibi adi bir suçu işlemeyecekleri” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.  İç hukuk yollarının tükenmesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yapılan başvuru kabul edildi.

Fethiye savcılığının kovuşturma açılmasına gerek olmadığı kararından sonra kadın örgütlerinin desteğiyle tecavüze maruz kala kadın Adalet Bakanlığı’na “yazılı emir yoluyla bozma” başvurusu yaptı. Yaratılan kamuoyu ve verilen mücadele ile başvuru 2010 yılında kabul edildi. Dört yıl süren mücadele sonucunda tecavüzcülerin yargılanmaya başlandığı dava açılabildi. 26 Ocak 2011’de yapılan ilk duruşmada yaşı on sekizden küçük olan iki sanık için dava açıldı. Diğer altı kişi tanık olarak dinlendi. Kadınların inatçı çabaları sonucunda, sonraki duruşmaya onlar da sanık olarak katıldılar.

Fethiye’de toplu tecavüzcülerin cezalandırılması için verilen mücadele, cinsel şiddete maruz kalan kadının hayatına sahip çıkmasıyla başladı. Türkiye’nin farklı illerinden kadın platformları davaya sahip çıktılar. Dava giderek güçlenen bir kadın dayanışmasıyla takip edildi. Yargılama sürecinde tecavüz davalarında kadınların karşı karşıya kaldıkları erkek egemen tutumlara tanık olundu. Tecavüz sanıklarının avukatlarının savunmaları da erkek egemen sisteme dayanarak, maruz kalan kadın suçlanarak ve hayatı didik didik edilerek yapıldı.

Bu davada kadın örgütlerinin tepkisini çeken bir diğer konu ise sanıklardan, ilköğretim müfettişi A.N.O.’nun avukatlığını Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ın, suçun elebaşısı olduğu öne sürülen M.K.’nin avukatlığını ise Muğla Barosu Genel Sekreteri Leyla Bişe’nin üstlenmesi oldu. Muğla Baro yöneticileri tecavüz sanıklarını savunmakla kalmadı. 11 kişiden oluşan yönetimde, Muğla Barosu Aile İçi Şiddeti Önleme Komisyonunun davaya müdahillik talebi, çoğunluk oylarıyla reddedilerek engellendi. Komisyondaki kadın avukatlar, mahkemede müdahil vekili sıfatıyla davada yer alabildi.

Muğla Baro Başkanı dâhil olmak üzere sanık avukatları savunmalarını kadını yargılamak, kadının yalan söylediğini ispat üzerine kurdular. Bunun için de davayı “kadın örgütlerinin komplosu” olarak değerlendirerek, tecavüze maruz kalan kadının üyesi olduğu dernek ve örgütlerin araştırılmasını talep ettiler. Kadının çeşitli gazete ve dergilere cinsel şiddet suçları ile ilgili yazılar yazmasını mahkemeye delil olarak sundular. Kadının “parçalanmış bir ailenin çocuğu olduğu” ve “psikolojik durumunun iyi olmadığı” gibi gerekçelerle ailenin durumuna dair deliller toplamaya çalıştılar. Mahkeme kadının üye olduğu dernekleri araştırmayı reddetti. Ancak kadının aile yapısına ilişkin delilleri kabul etti. Tecavüz sanıklarının avukatlarıyla mahkeme heyeti, saldırıya maruz kalan kadının ruh hastası, anne babası boşandığı için dengesiz ve iftira atmaya yatkın, boşanmış anne baba çocuklarının potansiyel komplocular olabileceği konusunda hemfikirdi.

Muğla Baro Başkanı, sanık avukatlığını sadece hukuken değil, tecavüz olayının olmadığını da iddia ederek savundu. Mağdura zorunlu vekil tayin etme görevi de bulunan Baro başkanı, sanıkların avukatı sıfatıyla bu görevi yapmasının hem etik bir problem hem de adalet duygusunu yaralayıcı bir husus olduğundan hareketle kendisine tepki gösteren Ankara Kadın Platformu’nun metnini okuyan Candan Dumrul’u Ankara Barosu’na şikâyet etti. Ankara Barosu bu şikâyeti kabul ederek soruşturmaya başladı. Soruşturma sonucunda Candan Dumrul’a bir ceza verilmedi. Bu süreçte Türkiye Barolar Birliği, Muğla Baro Başkanı’nın arkasında duran bir açıklama yaptı. 247 kadın avukat, Türkiye Barolar Birliği’ni açıklamayı geri çekmeye çağırdı. Ancak bu açıklama geri çekilmediği gibi karar duruşmasının bir gün öncesinde Ege ve Marmara Bölgeleri Baro Başkanları imzasıyla, Muğla Baro Başkanı Mustafa İlker Gürkan’ı destekleyen bir metin yayınlandı.

Fethiye 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen toplu tecavüz davasında, sekiz duruşmaya da Türkiye’nin farklı illerinden yüzlerce kadın akın etti. Fethiye’deki toplu tecavüz davasını takip eden İstanbul’daki 34 kadın grubu Tecavüze Karşı Kadın İnisiyatifi adı altında birleşerek her duruşma öncesi, sonrası açıklama yaptı. Farklı illerden kadın grupları da bu açıklamaya katıldılar ya da kendi özgün açıklamalarını yaptılar. 18 yaşından küçük iki sanık olması gerekçesiyle kapalı yapılan duruşmalar boyunca kadınlar adliye dışında bekleyerek “Tecavüz çetesi yargılansın”, “Kadının beyanı esastır”, “Erkek adalet değil, gerçek adalet”, “Tecavüzü savunmak tecavüze ortak olmaktır”, “Kadınlar artık susmayacaklar”, “Tecavüzcü çete tutuklansın”, “Gerçek adalet istiyoruz”, “Yaşasın kadın dayanışması”, “Kadınlar burada tecavüzcüler nerede”, “Yargı tecavüzcüyü koruma” sloganları ile tepkilerini dile getirdiler.

Duruşmalarda Mor Çatı, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM), Amargi, TÜBAKKOM, İzmir Barosu Kadın Komisyonu, Ankara Kadın Dayanışma Vakfı, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Antalya Çağdaş Hukukçular Derneği’nin müdahillik talepleri reddedildi. Duruşmalarda onlarca kadın avukat tecavüze maruz kalan kadının yanında yer aldı.

Duruşmalar sırasında tecavüze karşı yükselen kadın mücadelesini ve kadın dayanışmasını kırmak için de saldırılar yapıldı. Kadınların sesleri içeriye gitmesin diye Adliye’nin bütün katlarındaki pencereler kapatıldı. Mahkeme heyeti kadınların slogan atmalarına izin vermeme ve önlem alma kararı aldı. Duruşmayı izlemeye gelen bazı kadınlar için soruşturma açıldı. “Delil yetersizliği” nedeniyle beraat kararının ardından, duruşma sonucunu bekleyen 500’den fazla kadın otobüslerle adliye önünden şehir merkezine doğru harekete geçti. Polis otobüsleri durdurunca, kadınlar yürümeye başladı ancak kadınların yürüyüşü ve Fethiye’de basın açıklaması yapması engellendi.

Fethiye’deki toplu tecavüz davası her yönüyle erkek adaletin aynası oldu.

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.