İlk Türk kadın opera sanatçısı olan Semiha Berksoy, 24 mayıs 1910’da, İstanbul’da doğar. Annesi Fatma Saime ressam, babası Ziya Cenap Berksoy şairdir.

Semiha Berksoy, operanın yanı sıra hayatı boyunca resim sanatıyla da aktif olarak ilgilenir. Berksoy’un yetenekleri henüz çok küçük yaştayken keşfedilir. İstanbul Konservatuarı’na gönderilerek müzik ve görsel sanatlar eğitimi görmesi sağlanır. İstanbul Konservatuarı’nda ve Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesi Resim ve Tiyatro Okulu’nda eğitim alır. Daha sonra devlet bursu ile Almanya’da Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü’nde eğitim alır ve birinci olarak bitirir.

Opera kariyerine 1934’te başlamış olan Semiha Berksoy Türkiye, Almanya ve Portekiz’de sahneye çıkar. 1939’da Richard Strauss’un “Ariadne Auf Naxos” isimli operasındaki Ariadne rolü ile Avrupa’da sahne alan ilk Türk opera sanatçısı olur. 1940’ta Türkiye’ye dönerek Carl Ebert’in sahneye koyduğu Tosca ve Madame Butterfly operalarında oynar. Ayrıca Deli Dolu ve Lüküs Hayat operetlerinde de görev alır.

İlk profesyonel sahne deneyimini 19 yaşında yaşayan Berksoy, ilk sinema deneyimi olan “İstanbul Sokakları” adlı sessiz filmde başrol oynadığında ise 21 yaşındadır. Almanya’daki başarılarına rağmen Türkiye’ye dönmeyi tercih eder ve Ankara’da bir opera evi kurulmasına yardımcı olur.

Devrimci bir karaktere sahip olduğu da belirtilen sanatçı Berksoy, “komünist” damgası yeme riskine rağmen şair sevgilisi Nazım Hikmet’i sürekli cezaevinde ziyaret eder, geleneksel sahne konseptine ve klasik sanata meydan okuyan kostümlerle sahne almaya cesaret eder. Kasım 2000’de İstanbul’daki Babylon kulübünde bir sahne performansı sergiler. Berksoy, bu sahnede kendi tasarımı olan kostümler içinde şiirden resime, operadan dramaya kadar geniş bir alanda sanatını icra eder.

1999 yılında New York City Lincoln Center’da, Robert Wilson’un rejisörlüğünü yaptığı, Umberto Eco’nun eseri “The Days Before Death, Destruction and Detroit III” adlı oyunda, Tristan ve Isolde Operası’ndan, Isolde’nin “Aşk Ölümü” aryasını söylediğinde 89 yaşındadır.

“Benim ruhum çok canlı. Sanat aşkı var bende. Sürekli bir şeyler yaratıyorum. Babamın konservatuvarı bırakmam için yazdığı mektubuna cevaben 18 yaşında yazdığım mektupta, ‘benim ruhumu sürükleyen, bende alev haline geçen bir şey var; o da sanat aşkıdır, bunu bilesiniz, ölsem de mezarımda selvi ağaçları söyler.’ diyerek sanattan asla vazgeçmeyeceğimi vurguluyorum. Hakikaten de bu yaşa geldim, hâlâ vazgeçmiyorum. Sanatın yaşı yok, 90’da da, dokuz yaşında da olur. Bu ruhi bir mesele. Ve bu aşk, merak beni genç ve enerjik tutuyor. Çünkü beni sevindiriyor. Aşık olmak da insanı sevindirir.”

Semiha Berksoy, operanın primadonnasıdır. Fakat sanatın her alanına duyduğu tutkulu ilgi onu resim, yazı ve tiyatro alanında da eserler vermeye zorlar. 1969’da Berlin’de, 1972’de Paris’te, 1974’de ise Türkiye’de ilk resim sergisini Ankara’da açar, tüylü şapkaları, iki yanağında kırmızı boyaları, ilginç giysileri ve bitmek bilmez enerjisi ile kendi bedenini de sanat eserine dönüştürür.

“Resimlerim hayatımı yansıtıyor. Ne hissediyorsam onun resmini yapıyorum. Kiminde çocuk gibiyim, kiminde melek, kiminde şeytan… Melekliğim, karşılık beklemeden sevmemden geliyor. Sevince, melekleşiyorum, sevince çocuk saflığına kavuşuyorum… Şeytanlığım ise, sevdiğimi bırakıp gidebilmem. Sanatım için çekip giderim, gidebilirim… Bana şeytanlığı yaptıran sanat aşkı.”

1975 yılında eşi Ercüment Siyavuşgil’i kaybettikten sonra on yıl inzivaya çekilir. Bir gün yaşlılık ve ölüm korkusunu yenmek üzere do sesi vermek üzere çalışan ve “Do sesini verdim, ölümü yendim” diyen sanatçı, yeniden resme, şarkılar söylemeye dönerek, anılarını yazar. 1982’de Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da bir sergi açar. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanmasının 50. yılı olan 1984’te T.B.M.M. Başkanlığı Tarafından Berksoy’a “İlk Kadın Opera Sanatçısı” unvanıyla “Atatürk Opera Ödülü” verilir.

Berksoy, UNESCO’nun 2002 senesini Nazım Hikmet yılı ilan etmesi sebebi ile Bu Bir Rüyadır opereti yeniden sahnelendiğinde ise 92 yaşında yeniden sahneye çıkar. Bu oyunda, dekor olarak onun çarşaf tabloları kullanılır.

Son nefesine dek; “Yapmayı unuttuğun bir şey varsa sakın ölme” diyen Semiha Berksoy, 2003 yılında kendi sahne yorumuyla sergilediği “Salome” ile Viyana Bienali’ne katılır. 2005 yılı içinse arkadaşı Robert Wilson ile birlikte “Beethoven Nights” isimli bir projeye hazırlandığı sırada 15 Ağustos 2004’te, 94 yaşında hayata veda eder.

 

Bir cevap yazın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.